Kılıçdaroğlu Tarih Verdi: “3 Aralık’a Kadar Sabredin. Yeni Bir Vizyon Açıklayacağız”

Kılıçdaroğlu Tarih Verdi: “3 Aralık’a Kadar Sabredin. Yeni Bir Vizyon Açıklayacağız”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “3 Aralık’a kadar sabredin. 3 Aralık’ta yeni bir vizyonu açıklayacağız… Ekiplerimiz hazır, yatırımcılar hazır, taze para da hazır. Türkiye’yi bu beladan sonuna kadar kurtaracağız” dedi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşmesi ile ilgili olarak “Erdoğan’ın, benim zoruma giden tarafı Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını yerle bir etmesidir. Ne demektir, tükürdüğünü yalam

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “3 Aralık’a kadar sabredin. 3 Aralık’ta yeni bir vizyonu açıklayacağız… Ekiplerimiz hazır, yatırımcılar hazır, taze para da hazır. Türkiye’yi bu beladan sonuna kadar kurtaracağız” dedi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşmesi ile ilgili olarak “Erdoğan’ın, benim zoruma giden tarafı Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını yerle bir etmesidir. Ne demektir, tükürdüğünü yalamak. Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün TBMM’de grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“TASADA VE KIVANÇTA BERABER OLMAK ZORUNDAYIZ: Biz beraber olmaktan yanayız. Birlikte olmak, birlikte çalışmak, birlikte düşünmek… Beraberlikten yanayız. Ayrılığı kabul etmiyoruz. Ayrışmanın hiç kimseye bir faydası yok. Beraber olmak; birlikte konuşmak, çalışmak, dertlerimizi, yani Anayasa’da yazıldığı gibi tasada ve kıvançta beraber olmak zorundayız. Bizi millet yapan bu hasretlerimizdir. Ama şimdi bizi dinleyen vatandaşlarımın tamamına seslenmek istiyorum. Gerçekten de bizi bir yapmak istiyorlar mı? Oturup konuşmamıza fırsat veriyorlar mı? Sorunlarımızıözgürce anlatabilme imkanı veriyorlar mı, düşüncesini özgürce açıklama imkanı veriyorlar mı? Sorunlarını dile getiren vatandaşlar, özgürce bu sorunlarını dile getirebiliyorlar mı? Büyük bir sorunumuz var ve bu sorunu aşmak zorundayız. Bu sorunu aşacak olan milletimizin kendisidir ve iradesidir. Sandığa giderken her bir vatandaşımın sorumluluğu var. Sorumluluk bana ait, benim de sorumluluğum var. Benim kadar sıradan vatandaşın da sorumluluğu var. Huzur içinde, beraber yaşayalım, kimsenin kimliği, inancı, yaşam tarzını siyasete malzeme etmek istemiyorsanız, oyunuzu çok açık söyleyeyim, oyunuzu bize vereceksiniz. Çok açık, çok net söylüyorum.

BARIŞIN ADRESİ BİZİZ: Barışın adresi, bu ülkede barışın adresi biziz. Huzurun adresi biziz. Kavgayı değil kucaklaşmayı savunan biziz. Kavgayı değil, geçmişin kini ve öfkesini bugüne taşımak değil; helalleşmekten yana olan, bunu dillendiren biziz. Biz 85 milyonu kucaklamak ve beraber, birlikte yaşamak istiyoruz.

HER EVDE ENDİŞE VAR: Ülkeye demokrasiyi, huzuru getireceğiz. Her evde endişe var. Gelir düzeyin ne olursa olsun, en zengini de fakiri de endişeli. Dertleri farklı olabilir ama endişe var. Türkiye’yi bu endişe girdabından çekip çıkarmak zorundayız. Elin oğlu, diğer ülkeler refah içinde yaşarken biz neden derin bir yoksullukla karşı karşıya olalım? Neden evlerde huzur olmasın? Bizim neyimiz eksik? Siyasetin kör kuyusuna ülkeyi sokamazsınız. Siyasetin kör kuyusuna soktuğunuz, kavga ortamına toplumu ittiğiniz zaman o toplumda huzur bırakamazsınız.

EVLATLARINIZ İÇİN DEĞİŞTİRMEK ZORUNDASINIZ: Geçmişte iktidar partisine veya MHP’ye oy veren vatandaşlarım olabilir. Onlara niye oy verdiniz diye bir soru da sormadım. Herkesin iradesine saygılıyım. Ama bir şey söylüyorum o kardeşlerime, Türkiye’nin bu gidişinden siz de huzursuzluk duyuyorsanız, bu kadarı da olmaz diyorsanız sandığa gidince oyunuzun rengini değiştirmek zorundasınız. Kendiniz için değil, evlatlarınız ve Türkiye için değiştirmek zorundasınız.

TERÖR İÇ POLİTİKA MALZEMESİ OLAMAZ: Terör belası, bu coğrafyada terörden en büyük acıları yaşayan Türkiye’dir. Terörden en büyük acıları yaşayan bir ülkeyiz. Türkiye’yi bu girdaptan çıkarmak zorundayız. Sağlıklı ve tutarlı politikalarla Türkiye’yi bu girdaptan çıkarmak zorundayız. Bunu kendi irademizle ve özgür irademizle yapmak zorundayız. Terör bir insanlık suçudur, bunu bütün dünyaya anlatmak zorundayız. Terörün sağı ve solu yoktur, bunu da anlatmak zorundayız. Terörü, ‘Acaba ne kazanırım, nasıl lehime çevirebilirim’ diye iç politika malzemesi olamaz, olmamalıdır. Terör bir insanlık suçuysa, hepimiz insana saygı duyuyorsak, o zaman terör konusunda beraber ve birlikte olmak zorundayız.

Kısır tartışmalarla; terörün karşısındaymış- terörün yanındaymış gibi bir algı yaratmanın Türkiye’ye faydası yoktur. Tam tersine, teröristlerin ekmeğine yağ sürersiniz. Terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürersiniz. Onlar zaten toplumu ayrıştırmak istiyorlar, zaten bölmek istiyorlar toplumu.

NASIL OLDU; BİLMEYE HAKKIM VAR: Biz CHP’yiz, halkın partisiyiz. Biz ülkemizi yeniden inşa etmek istiyoruz. Terörden uzak bir Türkiye olsun istiyoruz. Herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye olsun istiyoruz. Her terör olayından sonra çekişme ve kavga olmasın istiyoruz. Atıldı, bombalar atıldı. Yani Beyoğlu’nda. Patlatıldı daha doğrusu. İnsanlar hayatlarını kaybettiler. Güvenlik güçlerine teşekkür ediyoruz, hemen yakaladılar. Ama asıl sorulması gereken soruyu daha sormadık. Bu kişi sınırdan nasıl geçti, kim geçirdi sınırdan? Gelip sürekli olarak o bölgede kontrol yaptığı, alan çalışması yaptığı da biliniyor. Nasıl oluyor bu? Nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları yol geçen hanına dönebiliyor. Siz bu soruyu kendinize sormaz ve sınırda gerekli önlemleri almazsanız, teröristlere kapıyı aralamış olursunuz. Ben bunu söylediğimde kızıyorlar, akılcı bir şey söylüyorum, teröre karşı bir şey söylüyorum. Bu topraklarda terör olmasın diye bağırıyorum, çağırıyorum, konuşuyorum, düşünüyorum. Sınırları neden kontrol etmiyorsunuz siz? Kim izin verdi bu teröristlere? Daha pek çok uyuyan hücrenin olduğu yazılıyor, çiziliyor. Yani teröristler aramızda geziyor. Biz bunu söylediğimizde, ‘Ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz’. Biliyorsan bu nasıl oldu arkadaş? Benim bunu bilmeye hakkım var. Bırakın genel başkan olarak, vatandaş olarak bilmeye hakkım var.

UYUŞTURUCU TERÖRİSTLERİ DE VAR ARAMIZDA: Terör başımızın belası, önlem alacaksınız kardeşim. Siz önlem aldınız da biz karşı mıçıktık? Siz terörle mücadele ettiniz de biz karşı mıçıktık? Bir insanlık belası var, bu belaya karşı ciddi önlemler alın. Terörist dediğiniz sadece bir yönüyle değil. Uyuşturucu teröristleri de var aramızda. Gencecik evlatlarımızı, yüzbinleri zehirliyorlar. Onların teröristten ne farkı var? Onlar da aynışey. Nasıl oluyor da, kilolarca değil tonlarca uyuşturucu bu ülkeye nasıl giriyor? Ben bunu soruyorum, buna da kızıyorlar. Devleti yöneten birisi uyuşturucu baronları ile fotoğraf çektirir mi Allah aşkına ya? Kızıyorlar, bağırıyorlar, hakaret ediyorlar. Biz doğruyu söylüyoruz arkadaş. Tonlarca uyuşturucu gelecek. Sokaktaki uyuşturucu satıcısı bunun ilk ayağıdır. Asıl beyleri yakalayacaksın kardeşim, onlar da terörist. Onlara da terörist muamelesi yapacaksın, onları da hapse atacaksın, onlara da hiçbir indirim vermeyeceksin.

TÜRKİYE’Yİ ZEHİRLİYORLAR: Teröristten ne farkı var bunların. Ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, uyuşturucu baronlarının, mafya liderlerinin hesaplaştığı bir ülkeye döndü. Birisi geliyor Afganistan’dan, birisi geliyor Sırbistan’dan, birisi bilmem nereden, öbürü bilmem nereden geliyor. Türkiye’de oturuyor ve kendi aralarında hesaplaşıyorlar ve birbirlerini öldürüyorlar. Böyle bir Türkiye’yi kabul etmiyoruz. Türkiye böyle olmamalı. Huzur içinde yaşamalıyız. Terör dediğiniz de bir tane değil. Türkiye’yi zehirliyorlar.

ECEVİT İKTİDAR TESLİM ETTİĞİNDE TERÖR BİTMİŞTİ ZATEN: Her birimizin sorumluluğu var. Özellikle devleti yönetenlerin sorumluluğu var. Terör konusunda birbirimizi suçlamamız değil akılcı politikalar üretmemiz lazım. Bugüne kadar doğru ve dürüst akılcı politikalar üretilmedi. Son 20 yıla bakın. Rahmetli Ecevit iktidarı teslim ettiğinde terör bitmişti zaten. Nasıl oldu da bu kadar yeniden ama yeniden dallandı ve budaklandı?

DEVLET BÖYLE YÖNETİLMEZ: Terörle mücadele ediyorum, buradan oy devşirebilir miyim? Bu iş oy işi değil, öyle bakarsanız çözemezsiniz. Bu bir insan, insanlık suçu ile ilgili bir iş. O kadar büyük açmazlarla karşı karşıyayız ki çözülmesi lazım bunların. Birisi bir devleti suçlarken açıkça, terör odağı diye suçlarken, öbürü aynı kişi aynı devletin başkanını karşılıyor, taziyesini kabul ediyor. Nasıl bir anlayıştır bu? Devlet böyle yönetilmez, akıl, bilgi, birikimle yönetilir. Maden faciası oluyor, sorumlu kimse yok. Tren kazası oluyor, insanlar hayatını kaybediyor, sorumlu ortada yok. Terörist, gelmiş, geziyor, alanda bakıyor, öğreniyor, nereye gideyim, nere ile konuşayım? Telefonlar, Whatsapp yazışmaları. Gene sorumlu yok. Olmaz değerli arkadaşlar, devlet böyle yönetilmez. Devletin adaletle yönetilmesi elzemdir.

5 yaşındaki çocuk sınırlarımızın ötesinden atılan bir roket ile hayatını kaybediyorsa, o çocuğun vebali bu devleti yönetenlerin omuzlarındadır. Kimse unutmasın bunu. 5 yaşında hayatını kaybeden çocuğumuzun anne ve babasının yaşadığı dramı her birimiz, özellikle devleti yönetenler kendi vicdanlarında ölçüp tartmazlarsa bu sorunu çözemezler.

Bir taraftan terör, bir taraftan uyuşturucu, bir taraftan kadına yönelik şiddet. Ya kadınlardan ne istiyorsunuz arkadaş siz. Hani diyorduk ya, ‘Cennet anaların ayakları altındadır’ diye. Peki bu şiddet niye, anneler ve kadınlardan ne istiyorsunuz siz. Ne için oluyor bunlar? Biz parti olarak sorumluluğumuzun gereğini yaptık. Bu konuda bir çalışma yaptık. 5 Aralık 2020’de YaşamHak diye hem bir internet sitesi, hem de bir telefon hattı. 444 82 85 numaralı bir hat kurduk. Türkiye’nin neresinde olursa olsun, bir kadın şiddete uğruyor, çare arıyor ve kendisini yalnız hissediyorsa, bu numaraya telefon etsin. Kendisine hem hukuk, hem de psikolojik destek vereceğiz dedik. Bugüne kadar 400’ün üzerinde kadın telefon etti, bunlara hem avukat desteği hem de psikolojik destek verildi. Yapması gereken kim? İktidar partisi, yapamıyor, beceremiyor. Biz yapıyoruz. Ana muhalefet partisi olarak yapıyoruz, kendi ülkemizin sorunlarını biliyor ve çözmek istiyoruz.

Bu kadınların işi ve aşı olsun diye, sivil toplum örgütleri, barolar ve yerel yönetimlerle de 125 ayrı protokol imzaladık. Bir kadın şiddete uğramış, gidecek yeri yoksa, ticaret odası o kadına bir iş bulacak. O kadın geçinecek ve evlatlarına bakacak. Yapması gereken iktidar ama yapmıyor, beceremiyor. Devleti soyulacak organ olarak gördüğünüz andan itibaren dünyanız değişir. Hepimiz kentlerde yaşıyoruz, kırsalda yaşayan nüfusumuz azaldı. Büyük, küçük kentler var ama nerede yaşarsak yaşayalım biz de doğanın bir parçasıyız aslında. Güzel bir doğada doğmak isteriz. Evlerimizde huzur olsun isteriz. Evlatlarımız ve çocuklarımız parklarda olsun, ağaçlarda otursun isteriz. Ama siz kentin yeşil alanlarını beton ormanına döndürürseniz bu olmaz.

İSTANBUL’DAN İNTİKAM ALMAKTAN VAZGEÇEMEDİNİZ Mİ?: İstanbul Kemerköy’de büyük bir alanı imara açıyorsunuz, niye imara açıyorsun kardeşim? Ya bu İstanbul’dan hala ama hala intikam almaktan vazgeçmediniz mi? Ranttan hala vazgeçmediniz mi? Gözünüzü hala para doyurmadı mı? Rant, rant, rant nereye kadar? Mezara götürmeyeceksiniz bunu kardeşim? Bu kadar parayı götürmeyeceksiniz, kefen ile gideceğiz. Nerede yeşil bir alan var, hemen imara açalım. Ya yapmayın, İstanbulluya acıyın ya. 16 milyon İstanbulluya. Yeşil alan açmak için çaba harcıyor bizim belediye başkanlarımız. Hala vermişler müteahhitlere, orayı imara açacaklar, pahalı daireler olacak, pahalı dairelerden nemalanacaklar. Az kaldı, iktidar olduğumuzda ben onlara göstereceğim. Bir şehirde yaşamanın yolu o şehirde huzur içinde olmaktır.

POLİS RANTİYECİNİN POLİSİ DEĞİLDİR: Dünya kadar sorun var, bırakmışlar sorunları, üç-beş kişi voli vuracak diye bunun hesabını yapıyorlar. O üç-beş kişinin de Allah belasını versin arkadaşlar, yapmayın, etmeyin ya. Ağaca kıymayın arkadaşlar ya. Bütün bunları yaparken devletin polisini kullanıyorlar. Olmaz arkadaşlar olmaz. Polis bizim polisimizdir. Polis rantiyecinin polisi değildir. Halkın, milletin polisidir. Devletin polisidir. Devletin polisini bir avuç rantiye için kullanıyorsun, olmaz. Değiştireceğiz, hiç kimse merak etmesin değiştireceğiz.

SUÇLAYACAKSAN KENDİ BAKANLARINI SUÇLA: İstanbul, Ankara’da derin bir yoksullukla karşı karşıyayız. Bakın tarımsal girdi fiyatları endeksi yıllık yüzde 138,5 oldu. Çiftçi gübre ve fide alırken, ilaç alırken yüzde 138 bir fiyat artışıyla bunları alacak. Üstüne bir de makul karını koyacak, biz bunu ancak yüzde 150 ile tüketebileceğiz. Bir de üstüne yol masrafları binecek. Dolar, euro ile geçilen yolların paraları binecek. Neden bu zam oluyor diye bağırıyor, esnafı, soğan, domates üreticisini suçluyorlar. Sizin suçlamaya hakkınız yok. Devleti yönetenler kimseyi suçlayamaz, önlem alırlar önlem. Tedbir alırlar. Birilerini suçlamaya kalkıyorsanız, ‘Ben bir şey yapamıyorum, ancak ben suçlayabiliyorum’ demektir bu. Siz devleti yönetmeyi bırakmışsınız artık. Ne demek ya? Yüzde 138’lik zam ne demek arkadaşlar? Bunları biz alacağız da. Peynir fiyatları et fiyatlarını geçti. Ya süt üreticileri aylardır bağırıyor, mahvolduk diyorlardı. Süt sağdıkları inekleri kesime gönderdiler. Bunlar TÜİK’in zamları. Gerçek zamlar bunun çok üstünde. ‘Bütün dünyada var bu zamlar var’ diyorlar. Ya tamam artabilir ama hiçbirisinde yüzde 138’lik enflasyon yok. Avrupa ve OECD’nin zamda bir numaralıülkesiyiz… Sadece birilerini suçluyorlar, suçlayacaksan önce kendi bakanlarını suçlayacaksın.

ASIL SUÇLAYACAĞIN ADAMLARI BAKAN YAPTIN: Tarımsal girdi fiyatları yüzde 226, gübrede oldu sadece. Gübre üreticileri bir kartel oluşturdular, iddia öyle. Şikayet geldi, bunlar maliyetin çok üstünde yüksek karlarla çiftçiye satıyorlar, diye. Rekabet Kurumu bu iddiayı ciddi gördü ve soruşturma açtı. 12 Ağustos 2021’de soruşturma açıldı, 31 Ağustos 2021’de de kendi internet sitesinde soruşturma açtığı bütün gübre fabrikalarının isimlerini yayınladı. Bunlardan birisi Gübretaş. Yüzde 25’i borsaya kayıtlı, yaklaşık 800 bin çiftçiye ait bir fabrika bu. Yani Tarım ve Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’ne ait bir fabrika. Çiftçiye ait olan fabrika da bu kartelin bir parçası. Yani gübreye yüzde 226 zam yapabiliyorlar. Diyeceksiniz ki ‘Bunların yöneticileri kimdi, kendi çiftçisine karşı kartel ile iş birliği yapan, çiftçinin kurduğu fabrikaya gübre taşın yöneticilerinin kazık attığı?’ Tarım Bakanı Vahit Kirişçi, 25 Haziran 2020’de Gübretaş’ın 4 Haziran 2022’ye kadar 2 yıl Gübretaş’ın yönetim kurulu olarak görev yaptı. Bakan oluncaya kadar Gübretaş’ın yönetim kurulu üyesiydi. Tarım Bakanlığı’nda Bakan Yardımcısıİbrahim Yumaklı, Ekim 2016’dan 7 Nisan 2022’ye kadar o da Gübretaş Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyesiydi. Soyguna bakıyor musunuz arkadaşlar, soyanlara bakıyor musunuz? Çiftçiyi kazıklayanlara bakıyor musunuz? Şikayet ediyorsun, bakkalı suçluyorsun, çiftçiyi suçluyorsun, asıl suçlayacağın adamlar, getirdin sen onları bakan yaptın ya. Çiftçiye en büyük kazığı atanları getirdin bakan yaptın. Birisini bakan, birisini de bakan yardımcısı yaptın. Kaç AK Partili kardeşim bunu biliyor? Bir firmalardan birisi, İgsaş‘Evet biz kartel oluşturduk, kabahatim de var’ dedi. Rekabet Kurumu ile masaya oturdu. 37 milyon 300 bin lira cezayıödedi ve kartelin dışına çıktı. Diğerlerinin davaları devam ediyor. Bunu araştırın, grup başkanvekili arkadaşlarımı söylüyorum.

ÖĞRETMENLERİ BU ÜLKENİN BAŞ TACI YAPACAĞIZ: Öğretmenleri kamuda daha güzel ve ayrıcalıklı sınıf haline getirmezsek görevimizi yapmamış oluruz. Öğretmenlerin tamamını hakimler ve savcılar gibi özel bir yasa çıkararak, ayrıcalıklı bir sınıf haline getireceğiz. Bir öğretmen intihar etmeden önce (elindeki mektubu göstererek) hazırladığı bir mektup. Borçlarından ötürü, Batman’dan. Feyzullah Yar. Şikâyet ediyor, yedinci kattan atlıyor borçları dolayısıyla, intihar ediyor. Bir öğretmeni bu hale düşürmek 21’inci yüzyılın Türkiye’sine yakışır mı? Bir öğretmeni ay başını nasıl getiririm diye düşünmesini sağlamak 21’inci yüzyılın Türkiye’sine yakışır mı? Oysa tam tersi olması lazım, evlatlarımızı teslim ediyoruz… Bugün hangi aile olursa olsun hiçbir aile eğitim sisteminden memnun değil. Hangi görüşten olursa olsun ve coğrafyanın neresinde yaşarsa yaşasın. Bunu düzelteceğiz. Sevgili anneler sizi anlıyorum, çocuklarınızı iyi eğitmek, iyi okula göndermek, öğretmenleriniz çocuklar için çırpınsın bunu da anlıyorum. Hiç endişe etmeyin tamamını yapacağız ve öğretmenleri bu ülkenin baş tacı yapacağız.

Sözleşmeli, kadrolu, ücretli bir de PİKTES öğretmenleri var. Kilis’te birisi sordu, ‘Bunlar için ne düşünüyorsunuz?’ diye. İlk kez duydum. Bunu da itiraf edeyim. Meğer Suriyeli çocukların Türk eğitim sistemine entegrasyonunun desteklenmesi projesiymiş. Burada görev alan öğretmenler de KPSS sınavından alınıyorlar ama hiçbirisinin güvencesi yok. Bunu da bitireceğiz. Kim öğretmense, evlatlarımız yetiştiriyorsa kadrolu öğretmen yapacağız, hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında aylık almayacak.

ALLAH KİMSEYE BÖYLE BİR ŞEY YAŞATMASIN: Dış politika ülkeleri tarihinde derin izle bırakır. O nedenle konuşurken 9 boğumu unutmayacaksınız. Atasözü de şöyle, gırtlak 9 boğumdur, 8’ini yut ama birini sadece söyle. Biz bunu yapmak zorundayız, dış politika böyledir…

Bizim İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde şöyle bir cümle var, ‘dış politikayı 180 derece değiştireceğiz.’ Ne için? Bu dış politika dış politika değildir. Kişiye endeksli dış politika olmaz. Dış politika ülkenin çıkarlarıüzerine inşa edilir. Dış politikada yanlış yapar, dengesiz konuşur, hamaset yaparsanız size bir gün bunun gereğini yaparlar ve siz onların önünde diz çökmek zorunda kalırsınız.

Erdoğan, Mısır Devlet Başkanı için şunu söylüyordu, uluslararası platformlarda. Türkiye’yi saymıyorum, malum dört parmağı da AK Parti’nin logosu haline getirmişti. Şurada, burada her yerde yapardı bunu. Yapmayın diyorduk, yapmayın Türkiye’ye zarar veriyorsunuz diyorduk. Uluslararası platformlarda, ‘Sadece Sisi’yi Cumhurbaşkanı olarak kabul etmediğini söyledi. Benim için Mısır’ın Cumhurbaşkanı Mursi’dir. Birleşmiş Milletlerde onunla aynı masaya oturmadım, oturursam kendimi inkar ederim’ diyor. Ne oldu? Ne oldu Allah aşkına? Erdoğan’ın, benim zoruma giden tarafı Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını yerle bir etmesidir. Ne demektir, tükürdüğünü yalamak. Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın…

Bütün dünya gülüyor. Türkiye’nin itibarı böyle sarsılmıyor. Bütün devletlerde Dışişleri Bakanlığı vardır. Dışişleri Bakanlığı bürokratları ayrıcalıklı bürokratlardır, hayatlarının büyük kısmı yurt dışında geçer, Türkiye’de değil. E siz rüşvet alanları büyükelçi yaparsanız, bu da böyle konuşur tabii.

3 ARALIK’A KADAR SABREDİN: Sabredin, 3 Aralık’a kadar sabredin. 3 Aralık’ta yeni bir vizyonu açıklayacağız. Türkiye’nin tarihine şöyle bir bakın, ortalama 7 yılda bir kriz olur. Bazen bu krizler derin olur, bu krizlerden bir avuç insan çok faydalanır. Büyük gelirler vurur. Ama milyonlar bu kriz nedeniyle büyük mağduriyetler yaşarlar. Türkiye’yi kriz zincirinden kurtarmamız lazım. Emin olun çok güzel şeyler açıklayacağız. Belli aralıklarla krize giren Türkiye değil sonsuza kadar krizi bitirecek olan bir vizyon açıklayacağız. Ekonomi bakanlarını, Maliye bakanlarını, bürokratları değiştirdiler, hükümetler geldi gitti. Ama krizler bizim hayatımızda hep oldu. Sonsuza kadar bu krizleri bitirmemiz lazım, Türkiye bunu hak etmiyor. Siyaset kurumu da bunun gereğini yapmak zorunda, o nedenle gittim. Vizyonumuz hazır, 3 Aralık. Ekiplerimiz hazır, yatırımcılar hazır. Taze para da hazır. Türkiye’yi bu beladan sonuna kadar kurtaracağız. 3 Aralık’ı bekleyin ve asla unutmayın geliyor gelmekte olan.”

Kaynak: ANKA Haber Ajansı